Yeni İnfaz Yasası (10. Yargı Paketi) Üzerine Hukuki Bir Değerlendirme
Giriş
29 Mayıs 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu'ndan geçen ve kamuoyunda "10. Yargı Paketi" olarak bilinen yeni infaz düzenlemeleri, ceza adalet sistemine ilişkin önemli değişiklikler içermektedir. Bu değişikliklerin temel hedefi, cezaevlerinin yükünü hafifletmek, infaz rejimini modernleştirmek ve belirli gruplar için daha insani uygulamalara zemin hazırlamaktır. Ancak getirilen düzenlemelerin hem anayasal ilkeler hem de infaz hukukunun temel prensipleri ışığında dikkatli incelenmesi gerekmektedir.
I. Konutta İnfaz Usulünün Genişletilmesi
Yeni düzenleme ile özellikle;
-
65 yaşını doldurmuş hükümlüler,
-
Kadın hükümlüler,
-
80 yaş üstü tüm hükümlüler,
-
Hastalık ve ağır sağlık sorunları olanlar,
için konutta infaz seçeneği genişletilmiştir.
Hukuki Değerlendirme:
Bu uygulama, İnfaz Hukuku’nun bireyselleştirme ilkesi ile örtüşmekle birlikte, uygulamada eşitlik ilkesine aykırılık doğurabilecek muğlaklıklar taşımaktadır. Özellikle hükümlülerin yaşa ve cinsiyete göre ayrılması, eşitlik ilkesinin (AY m.10) titizlikle gözetilmesini gerektirir. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı da göz önüne alındığında, bu tür “pozitif ayrımcılık” yaklaşımları, kamu yararı ve insan onurunun korunması bağlamında makul görülebilir.
II. Hafta Sonu veya Geceleyin İnfaz
Yeni yasa ile kasten işlenen suçlarda 3 yıl, taksirle işlenen suçlarda ise 5 yıl veya daha az hapis cezaları için, cezanın hafta sonları veya yalnızca gece uygulanması mümkün hale gelmektedir.
Hukuki Değerlendirme:
Bu düzenleme, toplumla yeniden bütünleşme ve hükümlünün çalışma hayatından kopmaması açısından önemli bir adımdır. Ancak uygulamanın eşit, denetlenebilir ve suistimale açık olmayan bir şekilde yürütülmesi gerekir. Örneğin hükümlülerin cezanın şekline göre değil, ekonomik ve sosyal gücüne göre bu imkâna erişmesi, adalet ilkesini zedeleyebilir.
III. Mükerrirler İçin Koşullu Salıverilme Düzenlemesi
Yeni düzenleme ile ikinci kez suç işleyen mükerrir hükümlüler de koşullu salıverilmeden yararlanabilecektir.
Hukuki Değerlendirme:
Bu hüküm, ceza hukukunda öngörülebilirlik ve caydırıcılık ilkesi açısından çelişkili olabilir. Mükerrirlik, ceza hukukunda daha ağır yaptırımlarla karşılık bulurken, iyi halle erken tahliye imkânı tanınması, toplumun adalet duygusu ile çatışabilir. Yine de hükümlünün rehabilitasyonu ve suçun tekrarının önlenmesi bakımından bireyselleştirme ilkesi lehine bir yaklaşımdır.
IV. Cezalarda Artış: Cezanın Cezalandırıcı Niteliği mi, Önleyici Niteliği mi?
Bazı suçlar için (kasten yaralama, tehdit, trafik güvenliğini tehlikeye sokma gibi) alt ve üst sınır cezaları artırılmıştır.
Hukuki Değerlendirme:
Ceza miktarlarının artırılması, cezaların caydırıcılığı ilkesine dayansa da, suç oranları üzerindeki etkisi çoğu zaman sınırlı kalmaktadır. Bu tür artışlar, failin kişisel durumuna bakılmaksızın mekanik cezalandırma doğurabilir. Daha etkili bir çözüm, bu suçlara ilişkin önleyici sosyal politikaların güçlendirilmesi olacaktır.
V. Genel Af Meselesi
Kamuoyunda sıkça “af” olarak anılsa da, bu düzenleme genel veya özel af kapsamı taşımamaktadır. Nitekim Adalet Bakanlığı da bu hususu açıkça belirtmiştir.
Hukuki Değerlendirme:
Anayasa’nın 87. maddesi uyarınca genel ve özel af çıkarmak TBMM’nin nitelikli çoğunlukla kullanabileceği bir yetkidir. Bu nedenle infaz indirimi, konutta infaz gibi yöntemlerin af olarak yorumlanması hem hukuken isabetsizdir hem de kamuoyunda yanlış beklentilere neden olmaktadır.
Sonuç ve Değerlendirme
Yeni infaz yasası, insan hakları odaklı infaz rejimi inşa etme yönünde olumlu adımlar içermektedir. Ancak, uygulamada keyfiyete ve eşitsizliğe yol açabilecek alanların dikkatle düzenlenmesi şarttır. İnfaz hukuku, yalnızca suçluyu cezalandırma aracı değil, aynı zamanda onarıcı adaletin bir aracıdır. Bu düzenlemeler ancak bu perspektifle yorumlandığında anlamlı ve adil hale gelir.